Elektrikli araç (EV) karşıtı seslerin önde gelenleri arasında ortak bir mesaj var. İster otomobil bayisi, ister otomotiv şirketi yöneticisi, isterse bir politikacı olsunlar, hepsi aynı şeyi söylüyor: Onlar EV karşıtı değiller, sadece 'seçim özgürlüğü' yanlısılar. Bu, davaları için kullanılabilecek en zarif ve kabul edilebilir mesaj. Ancak aynı zamanda koca bir aldatmaca. İşte nedenleri...
Benzinli Araç Hayranlarının Çok, Elektrikli Araç İsteyenlerin Az Seçeneği Var
Günümüzdeki içten yanmalı motorlu otomobil pazarı, yüz yıllık bir endüstriden bekleneceği üzere son derece olgunlaşmış durumda. Eğer bir benzinli araç arıyorsanız, yüzlerce seçenek arasında adeta şımartılıyorsunuz. Her segmentte birbiriyle örtüşen onlarca model varken, seçeneklerin azlığından şikayet etmek neredeyse imkansız. Öte yandan, elektrikli bir araç satın almak isteyenler ise çok daha kısıtlı bir yelpazeyle karşı karşıya.
Örneğin, bugün piyasadaki neredeyse her markadan üç sıralı koltuklu bir benzinli SUV satın alabilirsiniz. Sadece General Motors tek başına sekiz farklı model sunuyor. Hyundai Motor Grubu'nun dört, Toyota ve Lexus'un altı, Ford ve Lincoln'ün ise yine dört farklı seçeneği var. Ancak iş, uygun fiyatlı üç sıralı bir elektrikli SUV bulmaya geldiğinde, piyasada sadece bir avuç modelle karşılaşırsınız.
Durum kamyonetler için de farksız. Otomotiv devleri, benzinli kamyonetlerini her türlü konfigürasyonda sunarken (tek kabin, çift kabin, arkadan itiş, dört çeker, V8, V6...), elektrikli kamyonetleri genellikle tek bir gövde tipi ve sadece dört çeker seçeneğiyle piyasaya sürüyor. Elektrikli sedan arayan bir alıcının durumu ise daha da vahim; bu segmentte yüksek adetlerde üretilen tek model Tesla Model 3. Kısacası, seçim özgürlüğü, EV ve küçük otomobil segmentleri için geçerli değil.
"Tüketici Tercihi" Hiçbir Zaman Gerçek Bir Öncelik Olmadı
Ucuz, küçük otomobil alıcıları ile son teknoloji elektrikli araç alıcılarının benzer şekilde kısıtlı seçeneklere sahip olması bir tesadüf değil. Son on yılda, özellikle Amerika'da faaliyet gösteren otomotiv şirketlerinin çoğu, büyük, benzinli kamyonet ve SUV'ların getirdiği yüksek kâr marjlarıyla adeta sarhoş oldu. Küçük otomobiller yeterince kârlı görülmediği için odak noktası olmaktan çıktı. Elektrikli araçların bu kârlılığa ulaşması ise yıllar alabilir.
Şüpheciler, bunun nedeninin tüketicilerin bu araçları istememesi olduğunu iddia edebilir. Ancak bu iddiaya bir soruyla cevap vermek gerekir: Sizce tüketici arzularını ne yönlendirir?
Cevap basit gibi görünüyor: Müşteriler ihtiyaçlarını karşılayan ürünleri ister. Ancak otomotiv endüstrisi üzerine yapılacak herhangi bir titiz çalışma bu kurguyu yerle bir edecektir. Bunu kanıtlamak için son yıllardaki iki büyük trende bakalım: SUV ve dört çeker (AWD) takıntısı.
1992'de ABD'de satılan araçların sadece %11'i dört çeker sisteme sahipken, 2022'de bu oran %59'a fırladı. 1992'de kamyonet ve SUV'lar pazarın %36'sını oluştururken, 2022'de bu oran %80'e ulaştı. Peki, tüketicilerin ihtiyaçları bu kadar kökten değişti mi? Elbette hayır.
Bu değişimi yönlendiren asıl güç, pazarlamaydı. Son yirmi yıldır izlediğiniz her otomobil reklamında, sıradan bir aile aracının karlı bir dağ yolunda ilerlediğini veya ormanın derinliklerine daldığını görürsünüz. Bu, bir tesadüf değil. Dört çekerli büyük araçlar, daha yüksek fiyat etiketlerine sahip, daha gevşek emisyon standartlarına tabi ve üreticileri için çok daha kârlı. Şirketler, size ihtiyacınız olanı değil, satması en kârlı ve kolay olanı pazarlar.
Sonuç: Mesele Talep Değil, Sunulan Seçenekler
İşte bu yüzden otomotiv devlerinin ve bayilerin "tüketiciler EV istemiyor" argümanı samimiyetten uzak. Çoğu geleneksel üretici, henüz kârla satabilecekleri kadar çekici bir EV geliştiremedi. Bayiler ise gelirlerinin önemli bir kısmını içten yanmalı motorların yüksek bakım maliyetlerinden elde ediyor. Dolayısıyla her iki taraf da size bir benzinli araç satmayı tercih ediyor.
Ancak gerçekler farklı bir hikaye anlatıyor. Tesla Model 3 ve Model Y gibi otomobiller, kendi segmentlerindeki tüm rekorları altüst etti. Model Y, 2024'te dünyanın en çok satan otomobili oldu ve bunu kâr ederek başardı. Genel olarak EV satışları katlanarak artarken, benzinli otomobil satışları 2017'de zirve yaptı ve o zamandan beri düşüşte.
Demek ki bir şirket, rekabetçi olmayan, şişirilmiş fiyatlı bir elektrikli araç üretip bunu isteksiz bayiler aracılığıyla satmaya çalıştığında, satışların düşük olması sürpriz değil. Sorun, tüketicinin talebinde değil; onlara sunulan harika seçeneklerin ve geçişi kolaylaştıracak desteğin eksikliğinde yatıyor.